31 Temmuz 2012 Salı

Su...Nihayet.

Geçen hafta yaşadığımız talihsiz olay bizi çok üzdü. Kayınpederimle bahçeye gittik. Biraz bahçe ile ilgilenelim, çalışalım diye. Ama daha bahçenin girişinde kayınpederim yerde bulunan can eriklerine basıp düştü.
Bacağı kırıldı . Acele ile Karamürsel 'de hastahaneye götürdüm doktor yoktu. Oradan Gölcük'e götürdüm orada da doktor yoktu. Bizde hemen İstanbul'a getirdik.

Üç gün ameliyat için bekledik sonra ameliyat oldu. Geçen hafta çıktı hastahaneden. Bacağı kötü kırılmış, doktorlar platin taktılar . İnşallah sorunsuz iyileşir.

Bu hafta sonu bahçeye tek başına gittim. İlk işim bahçenin  girişten itibaren dolaştığımız tüm yollarının otlarını biçmek oldu. Bu ilkbaharda aldığımız tırpan işe yaradı. Oldukça başarılı bir tırpan , tavsiye ederim.

OLEOMAC 755 MASTER



Konteyner maceramızı bir önceki yazımızda kısmen anlatmıştık. ilk konteynerci bizi dolandırıp işi de yapmayınca , başka bir firma ile anlaştık. Daha doğrusu firma sahibinin arkadaşı bizi direk firma sahibine gönderdi. Biz istediklerimizi söyledik.
Genel olarak çok iyi iş çıkarttılar ama 2 isteğimiz olmamıştı gene. Biz konteyneri koyu yeşil, yada zeytin yeşili renginde ve camlar çıtalı sipariş verdik . Ama olmadı, bunada şükür deyip kabullendik.
Sonra konteyner bir vinç-kamyon ile bahçeye geldi. Vinç, bahçenin önünden geçen elektrik tellerinden konteyneri bahçeye yerleştiremedi.
Aldık konteyneri komşunun bahçesine koyduk. Komşu seviniyor, bende ardiye yapmayı düşünüyordum, gerek kalmadı diye.
Sonra araştırdık ettik , konteyneri tellerin üzerinden geçirip bahçeye koyacak büyük bir vinç bulduk.
Biz Istanbul da iken komşular sağolsun konteyneri bahçeye koymuşlar.

Konteyner genelde beton bir zemin üzerine konuyor. Geçici olduğu için bahçemize boşu boşuna 3x7 ebatında beton dökmeyelim dedik. Firma bize 4 tane beton ayak yapın üstüne koyun dedi. Biz hadi 6 tane yapalım ortadan esnemesin dedik. Söyledik bir ustaya yaptı. Yaptı ama ölçüleri tutturamamış.Öndeki iki ayak boşta kalmış. Konteyner orada iken yeniden ayak dökmemiz lazım. Nasıl olacak bilmem. Bir macera daha bizi bekliyor.

İşte konteynerimiz.


 Girişte bir salon-mutfak dolabı , bir oda ve duş-tuvalet den oluşuyor.


Gelelim sulama işine;

Havalar sıcak , fidanlarımız kurumasın diye sulama işini acilen çözmek istiyorduk. Elektirik alma maceramızı biliyorsunuz. Bizim enişte elektrik çektirmek için çiftçi belgesi bile aldı ama işin sonunu getiremedi.
Bu yıl da bahçeye gelemeyince biz elektrikten ümidi kestik.

Gittik Çin malı ucuz benzinli bir motor aldık.

Sulama borularını döşemeden önce otları biçmem gerekiyordu. Çünkü otların arasından yürümek dahi mümkün değildi. Bir güne yakın süre ot biçtim, artık kollarımı hissetmeyecek duruma gelmiştim.

Otları biçmeden önce meyve fidanlarının bulunduğu alanın fotografı aşağıda. Fidanları görebiliyormusunuz?


Otlar biçildikten sonra;



Sol taraftaki sette üzüm bağımız var, onlara sıra gelemeden hafta sonu bitti.
Ot biçme işi bitince boruları döşedik. Sağolsun komşumuz Yılmaz Bey çok yardımcı oldu.
Benzinli motorumuzun bağlantılarını yaptık.


Ve su..


Depodan fidanlara kadar kalın bir boru döşedik. Sonrada fidan sıraları arasına 3 boru hattı döşedik ve her  bir fidan köküne 6 adet damlama olacak şekilde halkalar yaptık.
Depomuzu birkaç defa doldurup fidanları rahatça suladık.

Bu arada benim ilk deneyimim olan zeytin aşıları patlamış. Bir zeytinde durum çok iyi ama diğerleri zayıf, sanırım ağaçlar ya güçsüz yada su sıkıntısı var.

İşte durumu iyi olan aşılardan biri. Samanlı zeytinini çok beğendiğimiz için genç zeytinlerden 4 tanesine aşı yapmıştım.


Zeytinlerimizde bu yıl çok çiçek vardı ama, sanırım  sıcak veya rüzgardan olacak zeytin az bu yıl. Bu yıl zeytin yağı çıkartmamıza yetmeyecek.


Cumartesi akşamı Istanbul'a dönmedim. Karamürsel'de bir otelde kalıp pazar günü sulama sistemini bitirmek istiyordum. Fazla otel seçeneği yoktu. Kaldığım otel süperdi, ilk odada klima çalışmıyordu. İkinci odayı denedik oda olmadı. Üçüncü oda çalışan bir klima bulduk. Ben yorgunluktan bitab bir durumda görevliyi izliyorum. Odaya yerleşince hemen kendimi banyoya attım. Tamam hava sıcak ama, otelde sıcak su olmaz mı? Buz gibi suyla duş alıp yatağa sızdım resmen.

Sabah erkenden bahçeye gittim. Pazar günü işleri toparlayınca  Meyvelitepe'ye uğradım.  Sağolsun bize yaptığı zeytin salamuralarını ve bol miktarda sebze-meyve verdi. Naşiler olgunlaşmaya başlamıştı onlardan da aldık bir miktar .
Yalnız oracıkta hazırladıkları buz gibi soda ile yapılmış bir içecek beni bitirdi. İnanılmaz ferahlatıcı bir içecek olmuş. Gazozun alternatifi , hemde doğal. Bunu mutlaka evde denememiz lazım. Formülü Meyvelitepede.

Şimdilik bukadar.



28 Mayıs 2012 Pazartesi

Kötü bir başlangıç...

Kışın yaptığımız tüm hazırlıklara rağmen, bahar ile birlikte işlerimiz ters gitmeye başladı.
Bahçemize ev yaptıramayınca, bari bir konteyner koyalım dedik bahçeye.Hem araç gereçlerimizi koyar hemde haftasonu en azından çayımızı içebileceğimiz, dinelenebileceğimiz bir yerimiz olsun istedik.
Araştırmalarımızın sonunda bir arkadaşımızın tavsiyesi ile konteyner üreten bir usta ile anlaştık.
Bu arada bizde kışın hazırladığımız tohumlarımızı çimlendirmek üzere karşı komşumuzun serasında viyollere ektik. Usatamız bu hafta sonu gelecek, önümüzdeki hafta sonu gelecek derken 2 ay bizi süründürdü. Siparişi iptal ettik. Peşinat olarak verdiğimiz paramızın yarısını 3 ay sonra geri alabildik. Hala bir kısmı duruyor. Cumaya kesin ödeyecekmiş, en kötü ihtimal pazartesi ödemeyi yapacakmış...
İnsanlık diye birşey kalmadığından, esnaflık denen değerler de yerle bir olmuş. Netice olarak hala bahçemizde kalabilecek bir yerimiz yok.
Tabi bu arada bu işler aksi gidince biz bahçe işlerinden de koptuk. Viyollerdeki domates fideleri nerdeyse çiçek açtı. Bahçeyi sürdüremedik. Bu arada komşumuz kendi fidelerini ekmişti. İki gün sonra yağan dolu ile onun fideler de telef olunca, bizim fideleri ek dedik, biz gelip ekemeyeceğiz bari işe yarasınlan. Kabul etti komşu, hafta içi onlar yiyecek sebzeleri , hafta sonları gidebilirsek biz.
Bu arada konteyner işinin yasal boyutunuda belediyeden sordum. Ev için hangi işlemler yapılıyorsa aynısını yapacaksınız diyorlar. Jandarma yakalarsa veya şikayet olursa direk savcılık mahkemeye veriyormuş..Sonunu siz düşünün.
Çok sıkıldık çok...
Çekebildiğim birkaç fotografı eklemek istiyorum. Bu arada bahçemizde 1 kök samanlı zeytini vardı. Samanlı zeytinini çok beğendiğimiz için 4 kök genç kalamataya samanlı aşısı yaptım. Nasılmı? Biraz çocuklıktan gelen merak biraz internet araştırması ile. Sanırım 28 Nisan da yaptım aşıları. 22 Mayısta gittiğimde aşılar kurumamıştı, sanırım tutacaklar ama henüz filiz yok.
Bahçeden birkaç fotograf ile bitirelim..

Bağımız.

Meyvelerimiz.

Kara dutumuz

Zeytinlerimiz çiçeklerini açmaya hazırlanıyor.

Samanlı zeytini aşılarımız.



   Ve minik hurma ağacımızın ilk çiçekleri...



26 Şubat 2012 Pazar

Kışı bitirirken.

Kışın yavaş yavaş yerini bahara bıraktığı günlerdeyiz. Cemreler ardı ardına düşmeye başladı. Havaların düzelmeye başladığı bu günlerde bahçemiz ile ilgili hazırlıklara da hız vermemiz lazım. Kış günlerinde olabildiğince  okumaya araştırmaya vakit ayırmaya çalıştık. Şimdi bunları uygulama zamanı geliyor. Bizim klasik problemimiz devam ediyor bu arada.

Kışın tadını çıkarttık;

Oynadık,



Zıpladık,


Yorgun düşdük,



Planlar çizdik,





Üşenmedik maketini yaptık.




Bahçemizi gösteren ok işaretini yaptık.


Bahçemize kaydırak planları yaptık


Çadırımızı yaptık



Ev işinde hala bir ilerleme kaydedemedik. Birkaç mimarla görüşmek istememize rağmen kimse , deyim yerindeyse bizimle ilgilenmedi bile. Cevap hep aynı oldu nedense. Bahçemize bir küçük ev yaptırmak istiyoruz, kabaca maliyet ne olur dediğimizde; "Biz sizi arıyalım denilip" unutulduk. Şu ana kadar buna anlam verebilmiş değiliz. Açıkcası , mimar-mühendis peşinde koşmak kabak tadı vermeye başladı desek yeridir. En sonunda hiç istemediğimz halde izinsiz bir kulübeyi bahçeye kondurmak bile geçiyor içimizden.

10 Şubat 2012 Cuma

Geç kalmış zeytin hasatı.

23 Ocak günü hava da güzel olunca, Istanbul'dan kaçıp bir iki saatliğine de olsa bahçeye uğramak istedim.
Komşularla kahvede karşılaştık, biraz sohbetden sonra bahçeye gittim. Tabii her tarafı otlar sarmıştı. Kuyunun suyu ağzına kadar dolmuştu. Bu arada bahçenin en uç kısmında bulunan (asıl zeytinlikten ayrı) 1 yetişkin samanlı ve 1 yetişkin eşek zeytininin gözden kaçtığı ve hasat edilmediğini gördüm. Merdivenimizi  sanırım komşular almış, bulamadım. Çıktım ağaçlara, toplayabildiğim zeytinleri topladım. Zeytinler sularını bayağı çekmiş ve büzüşmüşlerdi. Bir kısmında da kardan veya rüzgardan hafif yanıklar vardı.



Ozi ile bir deneme yapalım dedik, toplanan zeytinleri evde 3 e ayırdık 2 kg kadar samanlı ve 1 kg kadar kalamata vardı. Zeytinleri tatlandırmak için kalamata ya doğal maden suyu, samanlının birine kabartma tozu (2 litre suya 10gr kabartma tozu), birine de normal damacana su koyduk.

Ozi ile her 5 günde bir tatlarına baktık zeytinlerin . 10.günde ilk iki kaptakiler oldukca tatlanmıştı, 2 gün daha bekletmeye karar verdik. Su ile tatlandırmaya çalıştığımız kaba  da aynı yöntemi uyguladık, beklemeye gerek yoktu. İlginç olan bu hasatta topladığımız zeytinlerin tadı va aroması ilk hasat ettiklerimizden daha iyiydi ve daha çok hoşumuza gitti.




Bir miktar zeytinin üzerine zeytinyağı gezdirip biraz da tuzlayarak yedik. Tuzlu salamura zeytine alışınca, bu bize çok tatlı geldi , alışamadık.

Zeytinleri bir tepsi içerisinde bir gece açıkta beklettik.Sabah kaltığımızda zeytinler siyahlaşmıştı.

Sonra Ozi'nin en sevdiği kısıma geldik; salamura suyunun hazırlanması. Ozi deney yapıyorum diye herşeyi birbirine karıştırıp ( neler mi? birkaçını sayayım; su, sıvı yağ,un,yumurta, yumurta kabuğu, kabartma tozu, tuz, şeker, irmik,deterjan ve daha sayamadığım bir sürüm malzeme) sonrada buzluğa koyup dondurmaktan çok zevk alır.Bu yüzden salamura suyunun hazırlanması işini bize bırakmasını bekleyemezdik.


4 litre suya yarım çay bardağı kaya tuzu, yarım çay bardağı limon tuzu ve çok az sirke koyarak karıştırdık.
Sonrada zeytinlerimizi kaplara koyup salamuramızı yaptık. Bakalım nasıl olacak.


24 Aralık 2011 Cumartesi

Zeytin ağacına şükranımız.

      Fotograf. Jono Slack ( East Anglia & Cornwall UK )





Ey Hz.Adem'in ağzından biten ağaç,
Ey Hz.Nuh'un güvercini ile dalını gönderen ağaç,
Ey barışın, mutluluğun, sağlığın sembolü ağaç,
Ey kutsallığın, bolluğun, bilgeliğin sembolü ağaç,
Ey yıllara meydan okuyan, ölümsüz ağaç,
Ey altın sıvısını bizden esirgemeyen ağaç,
Bize bahşettiğin bu güzellikler için şükranlarımızı kabul et.



Bu yıl ilk defa zeytin hasatı yaptık. Bir miktar yeşil zeytin, 2 kg kadar sele zeytini , 5 kg kadar salamura zeytin yaptık. Sele zeytini biraz yumuşak olduğu için evde sevenler , sevmeyenler oldu. Yeşil zeytinde ise acılık biraz kalmış, birkaç gün daha suda tutmak gerekiyormuş. Tadı çok güzel, biraz kekik ile inanılmaz lezzetli oluyor. 1,5 kg lık turşu kabı kısa sürede bitti.




Kalan zeytinlerimizi toplayıp sıktırırarak bize güzel bir süpriz yapan Sn.Meyvelitepe'den zeytin yağımızı aldık. Kalamata zeytinden yapılan ,15kg kadar saf inanılmaz bir tadı olan zeytin yağımız oldu. Zeytinyağı, üzerine kekik, pul biber , biraz tuz ve kızarmış ekmek kahvaltılarımızın ayrılmaz bir lezzeti artık .




24 Kasım 2011 Perşembe

Zeytin Hasatı

Bayramın son günü Meyvelitepe'den bir mail aldık. Bizim zeytinlerin olgunlaştığını , artık toplanması gerektiğini haber veriyordu.
Hafta sonu hava kötü olacağı için sabah erkenden bahçeye gittik. Biz zeytinlerimizin hepsini hasat edeceğimizi planlıyorduk ama, iş göründüğü gibi değildi. Sadece bir ağacı topladığımızda bile bizim ihtiyacımızdan fazla olduğunu gördük. Ne yapacaktık bukadar zeytini diye düşünürken Sn. Meyvelitepe geldi bahçeye. Tüm zeytini ben, eşim ve Ozi'nin toplaması zaten mümkün değildi. Kalan zeytini Sn.Meyvelitepe toplatacağını ve kendisinde boş salamura bidonuna salamura kurabileceğini söyledi. Mutabık kaldık. Biz de bir miktar kalamata ve tek ağacımız olan samanlı zeytininden bir miktar toplayarak döndük bahçeden.
Şimdi zeytinlerimizi yapma zamanı.





29 Ekim 2011 Cumartesi

Yunus'un anısına. Daha fazla insanı kaybetmemek umuduyla..


GÖZLERİN

Düşlerin parlayıp söndüğü yerde
Buluşmak seninle bir akşam üstü
Umarsız şarkılar dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak, gözlerine sığınmak bir akşam üstü

Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi

Bir orman bir gece kar altındayken
Çocuksu, uçarı koşmak seninle
Elini avcumda bulup yitirmek, yitirmek
Sığınmak, ellerine sığınmak bir gece vakti

Ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken

Bir kenti böylece bırakıp gitmek
İçinde bin kaygı, binbir soruyla
Bitmemiş bir şarkı dudağında bir yarım ezgi
Sığınmak, şarkılara sığınmak bir ömür boyu

Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken

                                 Zülfü Livaneli