29 Ekim 2011 Cumartesi

Yunus'un anısına. Daha fazla insanı kaybetmemek umuduyla..


GÖZLERİN

Düşlerin parlayıp söndüğü yerde
Buluşmak seninle bir akşam üstü
Umarsız şarkılar dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak, gözlerine sığınmak bir akşam üstü

Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi

Bir orman bir gece kar altındayken
Çocuksu, uçarı koşmak seninle
Elini avcumda bulup yitirmek, yitirmek
Sığınmak, ellerine sığınmak bir gece vakti

Ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken

Bir kenti böylece bırakıp gitmek
İçinde bin kaygı, binbir soruyla
Bitmemiş bir şarkı dudağında bir yarım ezgi
Sığınmak, şarkılara sığınmak bir ömür boyu

Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken

                                 Zülfü Livaneli

Ve sonbahar..

Uzun süredir yazamadık sayfamıza. İşlerin yoğunluğu Ozi'nin ana okuluna başlaması derken
geçip gidiyor günler. En son iki hafta önce kısa süreliğine uğrayabildik bahçeye.

Sonbaharın gelişi, garip, hüzünlü bir hava estiriyordu bahçede. Hafif bir terkedilmişlik duygusu ve
sessizlik karşıladı bizi. Eniştenin zorlama ile yetiştirdiği domates, biber ve patlıcanlar bozulmuş
ama hala üzerindeki son mahsülleri yaşatma gayreti içindeler.Asma yaprakları o en sevdiğim
turunculuğa bürünmeye başlamış, dayanamayanlar dökülmüş. Enişte biz gidemeyince
olgunlaşan cevizleri toplamış, kırmış , ceviz içlerini güzelce kurutmuş, Ozi'ye hazır etmiş.
Bir önceki hafta da kokulu Isabella üzümümüzü toplayıp getirmiştik. Bu üzümün kokusu
bize biraz ağır geldi, hiçbirimiz yiyemedik ama eşimin iş yerindeki arkadaşları dört gözle
bekliyordu bu kokulu üzümleri, onlar bolca yediler üzümlerini.
Bu süreçleri maalesef fotograflayamadım.

Sonbaharda bahçede yapılması gereken o kadar iş var ki sanırım çoğunu yoğunluktan dolayı aksatacağım.

Mutlaka yapmamız gereken iki iş var;
1-İlkbaharda aldığım hayvan gübresini zeytinlerin altına yaymak.
2-En önemlisi ve hayatımızda ilk defa yaşayacağımız zeytin hasatı.

Geçen yıl zeytinlerimizde hiç zeytin olmadı.Bu yıl fena değil, ne kadar ürün olur kestiremiyorum,
dediğim gibi bu ilk tectübemiz. 24 kök kalamata ve 1 kök samanlı (sanırım çünkü diğerlerinden farklı gibi)
zeytinimiz var.

Bu aralar zeytin nasıl kurulur nasıl işlenir diye araştırıp duruyoruz. Agaclar.net de okadar çok
bilgi varki başımız döndü. Bizim anladığımız genel olarak çeşitli yöntemler var ama bölgeye ve
yapanın damak zevkine göre ekstra uygulamalar yapanlar da bolca. Tabi bu özel uygulamalar
bize ne kadar hitap eder bilemiyoruz.  Sanırım bir süre sonra biz de kendi özgün zeytin kurma
stilimizi geliştireceğiz. Her zaman hayran olduğumuz Akdeniz kültürünün Zeytin ve Asma ikilisi
hakkında daha çok şey öğrenmemiz gerektiği kesin.

Komşumuz Meyvelitepe'nin verdiği kaolini biz gidemediğimiz için komşumuz Cengiz
zeytinlerimize attı. Yağmur yağmasına rağmen zeytinlerin kaolini hala üzerinde. İki komşumuzada
buradan çok teşekkür ediyoruz.

Son gittiğimizde fotografladığımız zeytinlerimiz.






Otların arasından görebilirseniz bahçenin sahibi.



Ve artık klasikleşmiş haftasonu rotamızdan bir iki resim. Rotamızı tabiki Ozi belirliyor. Haydarpaşa garı, vapurla Karaköy , Tünelde metro yolculuğu, Beyoğlu-Taksim nostaljik tramvay yolculuğu. Ve aynı rotadan eve dönüş.






ve robot Ozi.